Tahıl Akıllı Değil ‘Süt Akıllı’ Olalım
Türkiye’nin en büyük hayvan yetiştiricisi Saray Tarım ve Hayvancılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Necati Kurmel’den dikkat çekici bir mektup geldi. “Ülke hayvancılığının sorunlarını konu alan köşe yazınızı beğeniyle okudum. Bu konuda yazan çizen çok oldu. Ancak konuyu sizin kadar net kavrayıp, yalın anlatanına rastlamadım. Sizi kutlarım, yazınız beni heyecanlandırdı. Bu heyecanla tarım ve hayvancılık sektörünün gelişimine kendini adamış bir çalışanı olarak gördüğüm anladığım şekliyle sorunları ve çözüm için önerilerimi sizinle paylaşmak istedim. Öncelikle sizin de tespit ettiğiniz gibi,son ayların gündemine oturan ‘et ithali’ geçici bir çözüm gösteriyor görünse dahi, gerçekte sorunu çözümsüzlüğe itmektedir. Her et ithalatında, hatta ithalatın lafı edildiğinde hayvancılıkla iştigal eden onlarca, yüzlerce aile bu işi terk etmektedir. Çözümün yolu, canlı kasaplık hayvan ithalinden değil, hayvancılığa damızlıktan, yani süt hayvancılığından başlayarak verimliliği artırmaktan geçer. ‘Çözüme süt hayvancılığının geliştirilmesiyle başlamak gerek’ dedik amma sorun da buradadır. Zira ülkemizde süte talep yoktur. Talep olmayınca da, sütten kazanamayan süt veren hayvanını kesmeye itilmektedir. Sonuçta zaten kısır olan besicilik daha da körelmekte; doğurgan hayvan sayısı azalmakta; gerileyen hayvan stokuna et ithali çözüm sanılmaktadır. Burada dikkat edilmeli, somut hayvan sayısı ile değil, artan nüfus ve et tüketimi alışkanlıklarındaki gelişim de dikkate alınarak değerlendirilmelidir. THY NEDEN HİÇ İKRAM ETMEZ Yazık ki, Türk insanı süt içmiyor. Uçağa bindiğinizde sorun hostesinize hiç ‘süt’ içmek isteyen, sütü kolaya, çaya, kahveye tercih eden var mı? Evimize gelen misafire çay, kahve veya gazlı içecekler ikram ediyoruz. Hiç sütü öneriyor muyuz? Okullar da dahi süt içilmesi yaygın biçimde özendirilmekten çok uzak. Süt tüketiminin özendirilmesi bir yandan hayvancılığı canlandırırken, öte yandan Anadolu insanının beslenmesini tahıla bağımlı olmaktan kurtaracak dengeli beslenme ile bedenen ve zihnen daha sağlıklı, daha verimli ‘tahıl akıllı’ olmayan daha yaratıcı nesillere yol açacaktır. Öncelikli sorun, süte talep olmayan ülkemizde, damızlık hayvancılığın gelişememesidir. İşte sorun burada; dolayısıyla çözüm de buradadır. Çözümü iki paralel yaklaşımla mümkün görüyorum: 2 ÇÖZÜM VAR – Birincisi: Devlet destekli eğitim, tanıtım, pazarlama ile süte talebi artırarak damızlık hayvancılığı özendirmek. Bu arada fiyat dengesi oluşana kadar süt üreticisine verilmekte olan desteği yeterince özendirici boyuta çıkarmak. – İkincisi: Damızlık hayvan ithalatına ölçülü bir serbesti kazandırmak. Şöyle ki; ülkemizde ciddi boyutta dünya ölçeğinde faaliyet gösteren süt ve et üreticisi sayısı 20 dolaylarındadır. Önerim: Bu büyük üreticilerin her birine, 2000 düve ithali için izin verilerek ülkede, emin ve ehil ellerde 40.000 düvelik bir damızlık stoku oluşturmasıdır. Unutulmamalıdır ki, tarım ve hayvancılıkta başarının lokomotifi, global ölçekte büyük kuruluşlar olacaktır. Dolaysıyla bu destek ve teşvikin büyük ölçekli kuruluşlarda yoğunlaştırılması gerekir. Gözden kaçırılmaması gereken diğer bir husus da söz konusu ithal serbestisi getirilirken uygulamamanın kısıtlandırmalarla sulandırılması; ithalatın, Amerika, Uruguay, Kanada gibi kimsenin yetişemeyeceği uzak ülkelerle veya Letonya, Litvanya gibi kendine yeterli hayvan stokunda mahrum ülkelerle sınırlandırılmamasıdır. DELİ DANA ‘Deli dana’ gibi aslı astarı olmayan, hakikatle uzaktan yakından alakası bulunmayan rivayetlerle çiftçimizin tanıdığı Avrupa ülkelerinden kolaylıkla hayvan ithaline gem vurulmamalıdır. Avrupalı et yetmiyor mu? Deli dana hastalığı olsa Avrupalı et kesimini yasaklamaz mı? Yoksa Avrupa devletleri halkının sağlığına bu denli bigâne mi? Sayın Bayer, ülkemizin bu soruruna ilginiz için teşekkürlerimi yinelerken, yazılarınızı sürdürmenizi ve bu sorunun doğru teşhis edilip yapay değil doğal çözümlerle aşılmasına katkıda bulunmanızı diliyorum. Yazılarınızı bekleyeceğim ilginizi sürdürmenizi izleyeceğim.”
Kaynak : Hürriyet Gazetesi 17.09.2010